REZİDANSTAN MAHALLE ARASINA

Evet, yazımın başlığından anladığınız gibi oğlumun oturduğu o yana yakıla anlattığım rezidanstan kiralık bir daire bularak taşındım. Taşındım ama taşınana kadar gözlerimle ağzım açık kalmaktan neredeyse yüzümün şekli değişecekti.

Öyle sokak sokak gezecek, ev arayacak zamanlar değil tabii, internetten bakındım durdum aylarca. Diyeceksiniz ki bir emlakçıya gitseydin daha çabuk bulurdun. Emlakçıya gitmem için belirli bir iki bölgeyi tercih etmem gerekiyordu. Kriterlerim biraz fazla, kira limitim de sınırlı olduğundan artık nerede bulursam demeye başladığım için internet en uygun geldi.

Geldi ama günlerce bana da geldiler. Birkaç siteye üye oldum hani aradığınız kriterdeki evleri derleyip haftalık hatta günlük olarak size iletiyorlar ya o siteler. Sonra yolladıklarına bakmaktan gına geldi. Yer uysa asansörlü olmadı bina, ya da eski yapı çıktı. Balkon isterim dedim bana Fransız balkonlu evler yollayıp durdular. Yani onlar da balkonsa ben de Fransız olayım. Balkon dediğine en az iki sandalye bir masa sığsın değil mi? E, bir de millet benim balkonumun içini görmesin, ben de onlarınkini tabii.  Ya da iki üç depozit isteniyor. O da işime gelmedi. Bazılarının aidatlarını görünce hele. Üstelik site, rezidans olmadıkları halde. Ha, bu arada oğlumun oturduğu rezidansta aidat 700 lira olmuş. Yüzde 70 zam yapılmış site aidatlarına her yerde.     

Kriterlerimin başında çatı katı geliyordu ama baktım olacak gibi değil normal katlara da bakmaya başladım. Ve çıtayı 3 bin liraya yükselttim. Yükselttim de ne oldu. Yok! Yok bulamadım bir türlü gönlüme göre. Tam buluyorum asansörü yok falan.

Bu arada rastladığım daireleri size aktarayım.

Öncelikle en az fiyattan başlarsanız aramaya ev arkadaşı ilanları çıkıyor. Onlarda da 2 bin lira isteyen bile var bir oda için. Neymiş ortak kullanımlı banyo, mutfak varmış. Yok artık, ne yapacaktı tutan kupkuru odada. Bunları belirtebiliyorlar bir şey bahşediyorlar gibi bir de.

Ardından az çok ne amaçla kullanılacağı belli olan günlük, hatta saatlik ilanlarla da karşılaştım. E, kardeşim filtre diye bir şey var uygulasana derseniz en fazla 2 bin lira limit koyunca karşınıza bunlar gelebiliyor.

Adamlar badana bile yapmaya gerek duymadıkları bodrum katını ki rutubet adeta gel bekliyorum diye bağırıyor görüntülerde 2 bin liraya kiralıyorlar. Pencere falan hak getire. Bir de Allah’tan korkmaz, kuldan utanmazlar ilanın başına FIRSAT diye yazmamışlar mı?

Bazı dairelerin de tüm özellikleri tuttu. Gelgelim banyosuna sıra geldiğinde hayret ettim. Duş kabini yapmışlar iyi güzel ama yanındaki tuvalet alaturka. Yani yerde. İnanılacak gibi değildi manzara. Banyosunda normal tuvaleti olup alaturka tuvaleti ayrı olan yerler de çoktu, onlara sözüm yok.

Çatı katından vazgeçmemin sebeplerinden biri de son ekonomik koşullardan sonra dublekslerini ikiye bölüp kiraya verenler yüzündendi. Ortak elektrik, su kullanımına bir türlü aklım yatmadı. Bir de bazı çatı katlarının teraslarında ilave demir kapılar görmek beni şaşırttı. Benim çatı katlarını tercih etmemin sebebi, küçükken çok mutlu bir aileye sahip arkadaşımın ablalarıyla beraber evlerinin çatı katında bir odayı paylaşmaları, o odaya gelen sinideki nefis yemekleri güle oynaya yememizin yanı sıra güvenli olmasıydı. Sonradan baktım ki çoğu çatı katında bir atlamalık duvarla bitişik daire var.

Eşyalı olarak kiralamak isteyenlerin çoğu nerede atılacak, işe yaramayacak eşyaları var doldurmuşlar daireye. Bir tanesi adeta ufak bir halı dükkânıydı örneğin. Yerdekiler yetmemiş bir de rulo rulo halıları duvarlara yaslamışlar.

Öyle ilanlar var ki adam döküntü evini kiraya veriyor ama evi tamir ettirip kiradan düşecekmiş kiralayan. Usta, malzeme koşturması olmadan ev yenilemenin çözümü. Oh ne güzel!

Tam buldum diyorsunuz, hem de sahibinden. Koşturup gidiyorsunuz ev sahibi %12 komisyon istiyor. Emlâkçıdan kiralasam komisyon vermeyecek miydin diye pişmiş kelle gibi sırıtarak.

Böyle pürtelâş kiralık ararken istediğim gibi bir daire gördüm sanki. Sonra o ilanı kaybettim. Alışkındım zaten. Daha ilanı görür görmez ararım, hemen gel der emlakçi, giderim üstelik taksi tutup maalesef şimdi tutuldu diye sözlerle boynu bükük dönerim. O ilan da tutulmuştur diye düşünürken bir de baktım tam benim istediğim gibi bir yer var. Üstelik çatı katı. Hemen telefon ettim tabii. Aynı durum. Hemen gelin, talip çok. Atladım taksiye. Yakın da değil hani. Neyse evi gördüm bu kez. Beğendim. Fiyatı da beğenmeme etkendi. Tutacağım dedim. Komisyonunu verdim. Eve döndüğümde tuvaleti neredeydi, buzdolabının yeri neredeydi diye düşünüyordum o başka. Çatı katı olduğu için kombi alarm sistemi yüzünden bir hafta gecikmeli taşınabildim. Bir de baktım ki alt katla bir olan elektrik, su süzme saatli. Ama onun da ödeme yöntemi varmış meğer. Yavaş yavaş öğreniyoruz. Ev sahibim de yeni almış dairesini alt katta oturuyor. Yani dubleks ikiye bölünmüş. Kısmet işte diyorum sık sık.

Şirin çatı katıma gelecek olursak sanki ada vapurundayım. Terasım kocaman. Üstelik yanında bitişik daire yok. Birkaç kez kahvaltı bile yaptık biri gelip biri giden martılarla. Sabahları penceremi gagalayıp uyandırıyorlar. Yumurta sarısı ve ekmekle besliyorum onları genellikle. Terasımdan Aydos Dağı’na selam verirken sokakta top oynayan çocukların seslerine kamyonetlerden patitizzz, suvaaan bağrışları, Çankırı Tuzu geldi anonsları karışıyor. Apartmanın karşı köşesinde minik bir mahalle bakkalı var. Yukarıdan sepet sallandırıyorlar bakkal istediklerini hemen koyuyor. Üç harfli marketler adım başı. Aradığınız her dükkânı bulabiliyorsunuz caddelerinde. Bir zamanlar senet imzalayıp aylık ödemelerle eşya alırdık ya burada onu da gerçekleştirip kendime elden taksitle dolap, şifonyer, komodin bile aldım. Pazartesi günü pazar kuruluyor evimin yakınında. Otobüse binmek için üç dakika yürümek yeterli. Ve kütüphane de yakınlarda. Tabii daha çok keşfedilecek yerleri var mahallenin. Marmaray’a giden kestirme yolu öğrenmem gibi. Zamanla olacak mutlaka.

Benim ev tutma maceram böyle ama sanmayın ki her şey güllük gülistanlık. Üç günde 100 liralık doğalgaz faturası gelince soğukla inatlaştım bir süre. Kim kazandı derseniz tabii ki şubat soğuğu. Daha bunun kapıdan baktırıp kazma kürek yaktıranı var. Göreceğiz bakalım.

Ceyda Sevgi Ünal