Kokuşmuşluğun örtüsü!

Pek muhterem sevgili televizyon, kişisel gelişim kitapları, reklam billboardları, gazete ve ekleri bize sürekli mutluluğu, başarıyı vaat eder, vaaz eder. Vahşi kapitalizmin arsızca, sınırsızca hiçbir şey düşünmeden çalışmaya özendiren, çalışmayı öğreten, sistemin sorumsuz, kusursuz tıkır tıkır işlediğine inandıran heyyooo (Sevinçli gülünç haberleri) yeni dünya düzeninin en sempatik kandırmaları, kişisel gelişim zırvası, Hollywood klişesi. Sakatlarla ilgili başarı öykülerin de, diğer başarı hikayelerinde olduğu gibi konu edilen kişinin içinde doğduğu sosyo-ekonomik sistemden uzaklaştırmak için ele alınan kurgulardır.

Sakatların başarı öyküleri olarak tasarlanan bu öykülere hepimiz denk gelmişsinizdir. İşte x kişi kör olmasına rağmen tüm engelleri aştı Türkiye'nin en iyi üniversitesini kazandı, işte gördüğünüz üzere tekerlekli sandalye de olmasına rağmen Türkiye'nin en iyi şirketinde çok iyi pozisyonda çalışıyor. Aşk engel tanımadı, onlarında çocukları oldu. ( O MY GOOD) Şak şak şaaakkkk .. Sakatların öyküsü olarak tasarlanan bu senaryolarda ilk başta öykülenen kişiye övgüler yağdırılıyormuş gibi gözükse de, söylenenleri analiz ettiğinizde övgü niyetine yapılanın hakaretten başka bir şey olmadığını görmek hiç de zor değil. Diyelim ki siz bir Türk olarak Hollanda'ya gittiniz ve orda bir TV programına katıldınız.

Sunucu sizin için şöyle desin. Bu kadın X üniversitesinden mezun, doktorluk ünvanlı aldı ve şimdi Y şirketinde çok iyi bir pozisyonda çalışıyor. Ama sıkı durun: Bu kadın aynı zaman da bir Türk. Bu onun için övgü olur muydu?

Sakatlarla ilgili başarı öykülerinde de aslında bu gördüğünüz kadın sakat ve hiçbir işe yaramayan, biz sağlamların yardımı olmaksızın yaşamadı imkânsız olan çalışma erdeminden yoksun, hayır severlerin yardımına muhtaç biri olması gerektiği halde, her nasılsa aramıza girmeyi başarmış, bizim gibi eğitim almış, iş dünyasına girmiş biri deniyor.

Bir sakat kadar olamadın. Tabi ki bu hikâyeden sağlam müşteri yede servis çıkıyor. Bak kadını görüyormusun? Sakat olmasına rağmen neler yapıyor? Ya sen? Genetik, etik ve estetik açılardan kusursuz yaratılışlı olmana rağmen durmadan, eğitimde, sağlıkta, istihdamda fırsat eşitliği olmadığını söyleyerek yakınıp duruyorsun.

Bu kadına bakıp ibret almalısın. Şikayet edeceğine git çalış, gözün görüyor, elin ayağın tutuyor. Sakat müşterilere de, siz hala sakatlar üzerinde toplumsal baskımı olduğunu sanıyorsunuz, ayrımcı politikalara maruz kaldığınızı düşünüyorsunuz? Bakın öyle olsaydı bu sakat arkadaşınızın bu duruma gelmesi mümkün olabilir miydi?

Sizde artık, toplumsal ve ekonomik sistemi bulunduğunuz durumdan sorumlu tutmaktan vazgeçin. Çalışın daha çok çalışın. Tabi öykülenen arkadaşımız senaryoda başrol kapmış olmanın ve kimlikdaşlarının birçoğundan ayrıcalıklı bir konumda olmanın/görülmenin sarhoşluğu içinde hayatındaki başarısızlık olarak algına bilecek tüm kereleri tek tek kırpıyor.

Taki acıma yüklü trajedi algısıyla ortada dolaşan sağlamcı kalabalıkların "Kör öğretmen istemezuk "diye imza toplayan velilerini, topaldan eş mi olur diyen annesini, cüceden kocamı olurmuş diyen komşularını, onların alaycı bakışlarını aşağılayan sözlerini duyunca "ben sizden biriyim' diye çırpınıyor ama işte ...

Türkiye'de sakatlar iş İnsanları üzerinden kolay kazanç ve vergi ödeme aracıdır. Öykü senaristlerinin ve burjuvazinin dram ihtiyacının pazar ürünleridir. Yok hükmünde bir hayatın uyur gezerleridir onlar.

Yüksek okullarda da, fakültelerde de sakatlar aşağılanır, büyük toplumsal masalarda,kürsülerde,dizilerde,filimlerde,tiyatrolarda,şarkılarda ve başarı öykülerinde sakatlar sürekli aşağılanır ve acınası varlıklar olarak karikatürize ediler.