ET-ME BULMA DÜNYASI

Yalnız yaşıyorum. Onun için alışveriş listem kısıtlı. Ama her alışveriş yaptığımda düşündüğüm şey, bu dönemin karne gününde suratıma tokat oldu. Minicik bir öğrenci, annesinin karne hediyesi olarak ‘ET’ aldığını söyledi. İster istemez akşam yemek masalarının hali geldi aklıma. Bilmiyorum tek çocuk mu yoksa durum daha vahim. Tek çocuksa hediyesini yerken annesi babası oğullarına bir gün de olsa ‘ET’ alabildikleri için sevinip bir yandan yutkunacaklar eminim.

Zaten ben ‘ET’i aklımdan bile geçirememiştim çocuklu bir ailenin nasıl geçinebildiğini düşünürken. Bir de kira veriyorsa. Eskiden tavuk eti bari nispeten ucuzdu. Şimdi bakıyorum taşlık bile almış başını gitmiş. Üstelik hepsi hormonlu etler. Daha birkaç gün önce aldığım hindi etine yapılan zam, bugün baktım öyle böyle değil.

Ben küçükken iştahsız bir çocuktum. Soframızda o yüzden “Yesene kızım,” sözleri çok duyulurdu. O günler, kurulan sofralar hâlâ gözlerimin önünde. Babam memurdu ama öyle ‘ET’, balık alamama sorunumuz yoktu. O zamanlar adettendi ilkokulu bitiren çocuğa ailesi kol saati alırdı. Şimdi ise ara karnede ‘ET’ alınıyor. Okul bitince artık hangi besin alınır, ya da üç kalem pirzola yerine bir kilosu mu hediye edilir bilmem artık.

Bazen babamın izin gününde ailece bizi sinemaya götürdüğünü anımsarım. Şimdi çekirdek bir ailenin her hafta sinemaya gidebileceğini düşünebiliyor musunuz? İmkansız.

Geçenlerde bir video seyrettim. Okul çıkışı ve tatillerde çalışan bir çocuk yanındaki Suriyeli çocuğa kırmızı kalemine varana kadar yardım edildiğini anlatarak şikayet ediyordu.

Kadınlar bir yandan, çocuklar bir yandan mağdur. Ve onlar bizim geleceğimiz. Kendimizi suçlu hissetmemek mümkün mü bu durumda?

Şimdi öğretim yılının sonunu, karne gününü bekliyorum. Umarım o zamana dek ‘ET’me bulma dünyası dedikleri gerçekleşir.

Ceyda Sevgi Ünal