banner29

Sakatlar, 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra, yeni kitlesel hareketlerle ortaya çıkarlar. Böylece ilk kez, toplumsal yaşamda görünmez olanlar bir araya gelirler. Devletin ve ekonomik sistemin kendilerini dışlamasına meydan okurlar. Peki, bunlar kimlerdir? Kadınlar, lezbiyenler, geyler ve sakatlar... Bu kümelerden her biri kendisinden önce ortaya çıkan hareketi model alır. Böylece tüm dünyaya azınlıkların kitlesel eylemleri dalga dalga yayılır.

1950’lerden sonra dünyanın dört bir köşesinde engelliler ve aileleri insan gibi yaşamak için örgütlenmeye başlarlar. Bunlar, engellilerle ilgili olumsuz yaşama koşullarının düzeltilmesini isterler. ABD’de engelliler, 1950’lerde ve 1960’larda bizzat kendilerinin liderlik yaptığı örgütler kurarlar. Böylece, “sağlam”ların yönettikleri örgütlerden bir kopuş yaşanır. 1953’de Uluslararası Sakatlık Konseyi kurulur. Dünya Sağırlar Federasyonu ve Uluslararası Körler Federasyonu gibi uluslararası örgütler engellilerin temsilciliğini yüklenir.  

1970’lerde ABD’de engelli kişilerle ilgili kamu politikalarında önemli gelişmeler yaşanır. Zeka engellilere ve akıl hastalarına tedavi hakkı verilir. Sakatlara ayrımcılığı yasaklayan Rehabilitasyon Yasası’nda düzenlemelerin ertelenmesi üzerine Amerika’da sakatlar örgütlenir. Sakatlar, çeşitli eyaletlerde bakanlık önlerinde oturma eylemi yapıp gösteriler düzenlerler. Amerikalılar, ilk kez hakları için eylem yapan sakatları televizyonlardan görürler. Sakatların kamu binalarını işgal edip gösteri yapmaları, 1977’de istedikleri düzenlemelerin kabul edilmesiyle sonuçlanır. Peki bu düzenlemeler nelerdir?

-    Yeni yapılacak binaların engellilere göre düzenlenmesi.
-    Var olan kurumlara erişimin sağlanması zorunlu olması.
-    Sakatların istihdamı için mekan düzenlemelerinin yapılması.

Engellilerin bu eylemi çeşitli sakat topluluklarını bir araya getirme işlevi gördü. 1990 yılında Amerikan Engelliler Yasası çıktı. “Bu yasa sakatların önündeki en büyük sorunun yeti yitimi değil, sakat kişilere karşı kasıtlı eşitsiz tedavi, tarihi ayrımcılık ve tecrit örüntüleri biçimindeki ayrımcılık olduğunu kabul etti. “(Bezmez, Yardımcı, Şentürk, 2011, s.156)

Sakatların da içlerinde bulunduğu Rehabilitasyon Enternasyonali’nde sakatlara eşit temsil hakkı verilmeyince, sakat hakları savunucuları Sakatlar Enternasyonali’ni kurarlar. Kendi yazgılarını kendileri oluşturmak için harekete geçerler. Sonuçta, 1983’de Birleşmiş Milletler Örgütü’nde istişari oy statüsü elde ederler. 1970’lerde sakatlara parasız ve uygun kamusal eğitim verilmesi yasalarda kabul edilir.    

Amerika’daki sakat başkaldırısı, bağımsız yaşam hareketi düşüncesinin fitilini ateşler. Bu düşünceye göre, bireyi engelleyen yeti yitimi değildir. Bireyi engelleyen, toplumsal tutumlar, sakatlık yorumları, mimari, yasal, eğitim engelleridir. Amerika’daki engelliler, kendi kaderlerini kendileri tayin etmek ve  belirli bir düzen ve eylem birliği içinde bireysel ya da kolektif hedeflere varmak için bağımsız yaşam merkezleri kurarlar. Bu merkezlerde danışmanlık, bağımsız yaşamak için çeşitli becerileri geliştirmek amacıyla hizmetler verilmeye başlanır.  

“Bağımsız yaşam hareketinin kurucularından biri olan Ed Roberts’e göre, bağımsız yaşamın dört temel ilkesi şudur:  Kendi kaderini tayin, benlik saygısı ve kamusal eğitim, savunuculuk, herkese hizmet”  (Bezmez, Yardımcı, Şentürk, 2011, s.154)

1970’de Judy Heuman, “Sakatlar Eylemde” adlı bir örgüt kurar. Bu örgüt, 1973’de Mesleki Rehabilitasyon Yasası’ndaki değişiklikleri vetoyu protesto etmek için Washington’a yürür.  Bu hareket, erişimsiz binaların önünde eylem yapmaktan bağış toplayan televizyon programlarına kadar bir çok eyleme imza atar. 1974’te sakatlık savunuculuk toplulukları Amerikan Sakat Yurttaşlar Koalisyonu adı altında toplanır.  

Bu özsavunuculuk hareketleri, zeka engellilerin de, kendi özerkliklerini kazanmaları ve kendi kaderlerini kendileri tayin etmeleri için önayak olur. Zihinsel engelliler için yatılı okullar yavaş yavaş kapanır. Bunun yerini toplum içinde destekli yaşam hizmetleri alır.  Akıl hastaları ise, bu hareketlerin etkisiyle örgütlü psikiyatriye,  psikotropik medikasyona, kurumsal tedavilere karşı çıkmaya başlarlar. Hastayı bilgilendirmeden ve rızası olmadan elektrokonvulsif gibi tedavilere savaş açarlar.  

İngiltere’de sakat kişilerin haklarını koruyan Sakatlık Ayrımcılık Yasası 1995’de kabul edilir.  Bu yasayla engellilerin karşılaştıkları mimari, ulaşım, istihdam engellerinin ortadan kaldırılması amaçlanmıştır.  1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Konseyi’nce  “Sakat Kişilere Yönelik Fırsat Eşitliği için Standart Kuralları “ kabul edilir. Bu kuralların içinde engellilerin diğer insanlarla eşit haklara sahip oldukları,  tıbbi bakımlarının sağlanması, eğitimde fırsat eşitliğinden yararlanılması, gelirin korunması, istihdam, ailenin ve din özgürlüğünün korunması gibi ilkeler vardır. Sonuç itibarıyla, engellilerin ayrımcılığa uğramaması konusunda öneriler sıralanır.

İngiltere ve ABD’nin dışında, 1990’lardan sonra Avrupa ve Güney Afrika, Filipinler, Uganda gibi ülkelerde sakatlara ayrımcılığı yasaklayan yasalar çıkarılır.    

O günlerden günümüze gelecek olursak, her ne kadar dünyada ve Türkiye'de engellilere ayrımcılığı yasaklayan çıkmış olsa da, pratik yaşamda bu yasalar uygulanmamaktadır. Öyleyse şunu söyleyebiliriz. Bu yasalar gerçekten engellilerin yaşam kalitesi yükseltiyor mu? Yoksa biçimsel olarak mı vardırlar?

Türkiye'de yaşayan engelliler kendi haklarını ne kadar bilmektedirler? Yoksulluğun, işsizliğin, kötü yaşama koşullarının “kurbanı” olan engellilerin sesi niçin cılız çıkmaktadır? Tabandan gelen aktif bir engelli hareketi niçin yoktur? Tüm bu sorular yanıtlanması gereken sorulardır.


Kaynakça:

1 ) Bezmez D., Yardımcı S., Şentürk Y., 2011, Sakatlık Çalışmaları, İstanbul, Koç Üniversitesi Yayınları.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.